21 Kasım 2007 Çarşamba

MARKO PAŞA ANILDI !

Muhalif seslere yönelik baskının en üst seviyelere ulaştığı 1946 yılında, tutuklamaların ve gözaltıların yaşandığı bir ortama doğan Marko Paşa adlı mizah dergisi ve çizeri Mim Uykusuz’un karikatür sergisi Karikatür ve Mizah Müzesi'nde bir etkinlikle sevenlerine sunuldu.

Yayınlandığı dönemde tam yedi kez ismi değiştirilmiş, yazarları çizerleri birçok kez gözaltına alınmış, tutuklanmış, buna rağmen dönemin gazeteleri 20 bin basarken 60 bin kişi tarafından
okunma rekoru kırmış Marko Paşa Dergisi, Karikatür ve Mizah Müzesi'nde düzenlen bir etkinlikle sevenleriyle tekrar buluştu. Saraçhane'de bulunan Karikatür ve Mizah Müzesinde dün gerçekleştirilen etkinliğin sunumunu Cihan Demirci'nin yönetiminde sanatçı Canol Kocagöz ve İbrahim Ersaraç gerçekleştirdi.


Cihan Demirci yaptığı açış konuşmasında Makro Paşa’nın 25 Kasım 1946’da yayın hayatına başladığını belirtirken, bu yayının nasıl bir ortama doğduğuna dikkat çekti. Tarihsel olarak Demokrat Parti’nin kuruluşu, ilk genel seçimler, TBMM’nin açılışı, yeni hükümetin kuruluşu gibi olaylar cereyan ederken muhalif seslere yönelik baskıların arttığı bir dönemin olduğunu belirten Demirci, ağır
bir kanunun da bu dönemde çıkartıldığını belirtti.
Marko Paşa’nın ilk tohumlarının Türkiye Sosyalist Partisi kurucusu Esat Adil’in evinde atıldığını
belirten Demirci, derginin Aziz Nesin’in girişimleri, Sabahattin Ali’nin yayının sahipliğini üstlenmesi ve mali eksiklikleri gidermesi sonucunda basıldığını belirterek, “Marko Paşa aslında dört kişilik bir ordudur; bu yayını Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali ve yıllarca çizimlerini yapan Mustafa Uykusuz birlikte çıkarmışlardır” dedi.
İlk baskısının 6 bin adet yayınlandığını, dağıtımcının yayını iktidar partisi ile ters düşmekten korktuğu için dağıtmaktan vazgeçtiğini belirten Demirci, Aziz Nesin’in ilk baskıyı sokağa çıkarak Beyoğlu’nda, Eminönü’nde, Fatih’te kendisinin sattığını ve kapış kapış alındığını söyledi.
Marko Paşa’nın kadrolarının büyük bedeller ödediğini belirten Demirci, ilk 22 sayısı kesintisiz çıkan yayının 7 kez isim değiştirdiğini, 10 yazı işleri müdürü, 8 patron, 9 matbaa ve 10 kez de adres değiştirdiğini söyledi.
Ardından söz alan Canol Kocagöz, Rıfat Ilgaz’ı ve Aziz Nesin’i herkesin çok iyi bildiğini, kendisinin Sabahattin Ali’nin başına gelenleri anlatmak istediğini çünkü Sabahattin Ali’nin hayat hikayesinin Marko Paşanın hayat hikayesi gibi olduğunu belirtti.
Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” isimli romanı ve yazılarıyla o dönemde dikkatleri üzerine
çektiğini ve ırkçılar tarafından da mimlendiğini söyleyen Kocagöz, Sinop Cezaevi’nde geçirdiği yıllara da değindi.
Marko Paşa’nın ilk sahibi ve yazı işleri müdürünü olan Sabahattin Ali’nin derin devlete kurban
verildiğini belirten Kocagöz, cesedinin Bulgaristan sınırına yakın Kırklareli’nin şimdiki adı Çukurpınar olan Sazara köyü dolaylarında 16 Haziran 1948 tarihinde bulunduğunu belirtti.
Sabahattin Ali’nin yargısız infaz dosyası açılmadan, karanlık perdeler ortadan kaldırılmadan derin devletin birçok infazının gündeme gelmeyeceğini söyleyen Kocagöz bu cinayetin demokrasinin önünü tıkayan en büyük engellerden biri olmaya devam edeceğini belirtti.
Marko Paşa’nın nasıl çıkarıldığını da anlatan Kocagöz ilk sayısının 10 kuruşa satıldığını derginin
aleyhinde 16 dava açıldığını, tutuklamalar ve gözaltıların olduğunu dağıtımını yapan çocukların bile fişlendiğini ve bunların hiç birinin kaydının bulunmadığını belirtti.
Kocagöz son olarak derginin Esat Adilin Tophane’deki evinde işçilerin vesilesiyle kurulduğunu, Türkiye Sosyalist Partisine (TSP) yakın olan Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali ve Mustafa Uykusuz’un bu çevrede bulunduğunu, TSP'nin TKP'den ayrılan ama aynı damarlardan beslenen iki parti olduğunu, işçilerin kendilerine fabrikalarda para toplayarak bu dergini çıkması için yardımda bulunduğunu anlattı.

Marko Paşa’nın aslında işçilerin bir projesi olduğunu belirten Kocagöz, işçilerin kendilerine “boş
oturuyorsunuz paranız da yok bize bir mizah dergisi çıkarın” dediklerini söyledi.
Sermayenin tanklarına toplarına karşın Marko Paşa’nın korkuttuğunu, siyasi bir mizah gazetesi olduğunu, TSP’nin yayında damgası olduğunu belirten Kocagöz kendilerinin de bu yayının görevlerini devraldıklarını, çıkardıkları Homur Dergisi’nde bu mirası taşımaya çalıştıklarını söyledi.
Son konuşmacı olan İbrahim Ersaraç da dergiyi çıkaran kişilerle tek tek yaşadığı hikayeleri anlattı. Mustafa Uykusuz’u Akbaba dergisinden tanıdığını söyleyen Ersaraç sosyal içerikli ilk karikatürü Uykusuz’un çizdiğini ve sudan sebeplerle de içeriye atıldığını söyledi.
Marko Paşa’da ve başka yerlerde çizdiği karikatürlerden bir kitap oluşturup bastırdığını ancak
dağıtımcısının bunu dağıtmak istemediğini anlatan Ersaraç, dağıtımcının kendisine “siz komünizm propagandası yapıyormuşsunuz, komükarikatüristmişsiniz” dediğini ve Uykusuzun da kendisine “ben ilk komükarikatüristin” dediğini anlattı.
Katılımcıların da kısa anlatımlar ile katıldığı etkinlik Mustafa Uykusuz’un karikatür sergisinin açılışı ile sona erdi.
Sergi 15 Kasım - 10 Aralık tarihleri arasında Saraçhane’de bulunan Karikatür ve Mizah Müzesi'nde izlenebilecek













Mim UYKUSUZ sergisinden

Kaynak:sol.org.tr

Hiç yorum yok: