Şebnem Korur Fincancı
Geçen hafta basın toplantısıyla sağlık alanında AKP’nin yarattığı tahribatı dile getirip, taleplerimizi sıralarken aklıma 18 yıl önce Homur mizah dergisi için yazdığım bir yazı geldi. O yıllarda, 2002-2004 dönemi olsa gerek, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri olarak görev yapıyordum. Homur mizah dergisi de emek ve meslek örgütleri ile buluşturduğu sayılarında bizlere sayfalarını açıyordu. Kızım mizah duygumun pek parlak olmadığını söylese de bir taşlama kaleme almaya çalışmıştım. Yazının başlığı “AKP Sağlığa Zararlıdır” idi. İktidara geldiği ilk yıllardan başlayarak sağlığı baş aşağı dönüştürme çabası bu sloganı sıkça kullandığımız eylemlerle topluma yaşananları anlatma ve bu baş aşağı gidişi durdurma mücadelemize konu olmuştu. Aradım taradım ama yazıyı bulamadım. Bulabilseydim, 1 Ekim Cuma günü tabip odalarının da katıldığı bir basın toplantısında, “Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz -Emek Bizim Söz Bizim”, diyerek AKP iktidara geldiğinden beri sağlık ortamına verdiği zarara ilişkin söylediklerimizi karşılaştırıp, 18 yıl önce bir kara mizaha aktardığım AKP politikalarının nasıl tüm yaşamımıza o karanlığı yaydığını gösterebilecektim. Bulamasam da yıllar öncesinden bugüne yazdığımız her yazı, yaptığımız her açıklama ve eylemde yer verilen uyarılardan farksız oldukları muhakkak.
Türk Tabipleri Birliği olarak 81 ilden 6 bin 178 hekimin yanıtladığı anket sonucuna baktığımızda; hekimlerin yarısının aylık gelirinin yetmediğini, her on hekimden dokuzunun performansa dayalı ek ödeme sisteminin adaletsiz olduğunu düşündüğünü, sekizinin sözel ve/veya fiziksel şiddete uğradığını gördük. Bu baş aşağı gidişin hekimler için de yoksulluk, güvencesizlik ve daha fazla şiddet olduğunu yıllarca söyledikten sonra, görünen o ki ankete katılan hekimlerin ancak yarısından biraz fazlası; çalışma koşulları, ücretler ve sağlıkta şiddet hakkında; çalışma alanlarında örgütlenme çalışmaları, iş yavaşlatma ve iş bırakma gibi eylem kararlarına destek vereceğini belirtiyor. Oysa bunca tahribat, hekimlik değerlerinin ters yüz edilmesi karşısında yalnız hekimlerin değil, tüm toplumun “Emek bizim söz bizim” demesi gerekmektedir.
Koronavirüs salgını, yalnızca hekimlere değil topluma da iktidarın toplum sağlığını korumak gibi bir derdi olmadığını bir kez daha göstermedi mi, gösterdi. Öyleyse açıklamada söylediklerimizi tekrarlayalım: “Taleplerimiz Sizin İçin, Bizim İçin, Hepimiz İçin... Sağlık Mücadelesinde Yan Yanayız! Toplumun sağlığı sağlık emekçilerinin sağlığıyla mümkün olabilir. Son olarak hekimlere ve topluma dayatılan 5 dakikada randevu zorunluluğu, hekimlerin özerkliklerine, haklarına yapılacak her saldırının halk sağlığına yapılmış bir saldırı olduğunu bir kere daha göstermiştir. Pandemi sürecinin de ayyuka çıkardıkları sonrası toplum için, bizim için, sağlığımız için taleplerimizi elde edene kadar bir mücadele süreci başlattığımızı kamuoyuyla paylaşmak isteriz. Hekimler artık duyulmayan taleplerini duyurana kadar durmayacaktır. Emeğimiz üzerinde söz sahibi olduğumuz, sağlık hakkı mücadelesini yükselteceğimiz bir döneme giriyoruz.”
Sıralanan talepler de hepimiz için:
Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikalar durdurulmalı, sağlık hizmetleri toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmelidir.
Güvencesiz, gerçek dışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmeli, güvenceli çalışma esas olmalıdır.
İşyerlerimiz alanın uzmanları ile görüşülerek güvenli, sağlıklı çalışma ortamları haline getirilmelidir.
Haftalık çalışma sürelerimiz önerilerimiz çerçevesinde yeniden düzenlenmelidir.
Temel ücretlerimiz TTB’nin görüş ve önerileri çerçevesinde belirlenmeli, emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir ödeme sağlanmalıdır.
COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılmalıdır! Pandemi süresince çalıştığımız her yıl için derhal 120 gün fiili hizmet süresi zammı verilmelidir.
Son söz yerine, 18 yıl öncesinden tekrarlayalım: AKP sağlığa zararlıdır!
https://www.evrensel.net/yazi/89575/akp-sagliga-zararlidir
ŞEBNEM KORUR FİNCANCI'NIN HOMUR'UN İSTANBUL TABİP ODASI İÇİN ÇIKAN 52.SAYISINDAKİ YAZISI
AKP SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye'deki Tabip Odaları önümüzdeki günlere GÖREV başında girecekler. Peşpeşe çıkartılan yasalar, bütçe talimatları ile kısıtlanan hekimlik uygulamaları, iş güvencemizi ortadan kaldıran sözleşmeler, işletmeleştirilen sağlık kuruluşları ile AKP icraatları tükenmek bilmiyor.
Hastalar yararına yapıldığı iddia edilen bu icraatlerin kontrollü çalışmalarla sağlığa zararlı olduğu artık kanıtlandı. Biz "AKP SAĞLIĞA ZARARLIDIR!” diyoruz. Kuşkusuz Türkiye'nin sağlığına ilaç olacağını söyleyen AKP'nin, dolayısıyla ilacın tek başına bu zarardan sorumlu tutulması düşünülemez. Bu ilacı her ülke için başka bir jenerik isimle üreten firmaların asıl sorumlular olduğunu unutmamalıyız. İlaç ile başlayacak olursak, farmakolojik etkilerin araştırılmasında jenerik isim değil, tabii ki ilacın etken maddeleri değerlendirilir. İsterseniz biz de AKP jenerik ismiyle piyasaya sürülen bu ilacın etken maddelerine bir bakalım. Biliyoruz ki bu ilaç her ülkede başka bir jenerik isimle piyasaya sürülüyor ama etken maddeleri değişmiyor. Bütün dünyada 1980'lerle birlikte başlayan araştırmaların sonuçlanması ile birlikte son yıllarda ilaç hızla piyasaya sürülüyor.
Bağımsız araştırma kurumlarının eleştiri ve mücadeleleri sonucunda sağlığa olan zararlı etkileri su yüzüne çıktığı için bazı ülkelerde kullanımı yasaklanan bu ilacın temel etken maddeleri IMF ve Dünya Bankası.
Hekimler olmasa, ne iyi yönetilirdi bu memleket. Dikensiz gül bahçesi... Hem belki he- kimler için de daha iyi olurdu. Belki de şu hekimler de popstar, türkstar yarışmalarına katılıp, günah keçiliğinden starlığa geçmeliler.
Bir Deniz Akkaya veya Cem Yılmaz olmayı denemeliler belki de. Baksanıza Deniz Akkaya 270 milyarlık bir Jaguar, Cem Yılmaz ise 364 milyarlık bir Porsche otomobil almışlar. Memleketin bu müstesna vatandaşları geçtiğimiz yıllarda ne kadar vergi ödediler acaba? Merak etmeden duramıyor insan. Yalnız bir otomobile ödedikleri para bu kadarsa, memleketin dış borçları tümüyle ödenmiş olabilir belki ödedikleri vergilerle. Pos makinalarına ihtiyaçları yok haini zaten onların. Yaptıkları harcamalar da, yaşadıkları hayatlar da gözlerimizin önünde. Onların pos makinaları da, magazin basını. Şu entel, dantel takılanların durmadan eleştirdiği o magazin yayıncılığının memlekete yaptığı iyiliği bir düşünsenize. Hani bu vatansever sanatçılarımız, asla memleketi zora sokup, hekimler gibi vergi kaçırmazlar ama... Hem “ödeme kaydedici cihazlar”, nereye yerleştirecekleri de ayrı sorun olurdu. Garip genelgelerle karşılaşmaktan da koruyorlar bizi.
Bu ülkenin entel, dantelleri üstüne bir de marjinal eylemler yapıp orijinallik iddiasında bulunmuyorlar mı!... Onları savunan o avukatlar da deve yüküyle kazandıkları paraların vergisini ödemiyor zaten. Vatan bunların hepsi vallahi, vatan haini!!!
ŞEBNEM KORUR FİNCANCI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder