8 Şubat 2021 Pazartesi

Türkiye’de mizah entübe durumda



Sayısız ulusal gazetede ve mizah dergilerinde aforizmaları yayınlanan Mizah yazarı İbrahim Ormancı, Türkiye’de mizahın geldiği son duruma dair değerlendirmede bulunarak, “Mizah popüler bir ifadeyle entübe yani can çekişiyor” dedi

 Alaşehir Manisa doğumlu Mizah Yazarı İbrahim Ormancı, 80’li yıllarda mizah ile başlayan macerasına hiçbir zaman ara vermedi. Türkiye’nin pek çok ünlü mizahçısı ile çalışma fırsatı bulan ve onlarca dergi ve gazeteye eser veren Ormancı, Türkiye’de mizahta gelinen son noktayı anlattı. Ormancı yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: “Günümüz Türkiye’sinde mizah popüler bir ifadeyle entübe yani can çekişiyor. Bunun nedeni, mizah dergileri halktan koptu. Osmanlı’da saray-halk yabancılaşması gibi, mizahçılarla halk arasında belirgin bir kopukluk oluştu. Tanınan mizahçılar, mizah dergilerini boşlayıp, dizilere, filmlere senaryo yazmaya başladı. Eskiden mizah dergilerinde oluşan, usta-çırak ilişkisi kayboldu. Yeni mizahçılar pek yetişmiyor.”

Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?

52 yaşındayım. 31 yıl 8 ay kamuda memur olarak çalıştıktan sonra emekli olup, baba ocağı Manisa’nın Alaşehir ilçesine yerleştim. Evliyim ve 16 yaşında Enver Tuna isimli, 9’uncu sınıfa giden bir oğlum var. Ayrıca, bunların dışında hobi olmaktan çıkmış bir mizah uğraşım ve edebi çalışmalarım var. Profesyonel sayılabilirim. Ancak, profesyonellik yalnızca titizlik anlamında, mizah çalışmalarımdan maddi bir gelir ne yazık ki kazanmıyorum.

Mizah ile nasıl tanıştınız. Bu konuda çevrenizin desteği oldu mu, mizah ile devam eden yolculuğunuzda neler yaptınız, yapmaktasınız?


Mizahla küçük yaşlarda tanıştım. O zamanlar mizah dergileri ülkemizde bir hayli güçlüydü. Gırgır Dergisinin tirajı 500 binleri aşıyordu. Ne yazık ki mizah konusunda çevremin hiç katkısı olmadı. Ancak, mizah dergilerinde ve gazetelerde çalışmalarım çıkmaya başladıktan sonra bir çevrem oluştu. İlk yazım 1987 yılında Cumhuriyet Pazar Ekinde çıktı. İlk mizahi yazım ise yani duvar yazısı, aforizma – Limon Dergisinde sanırım 1990 yılında çıktı. O zamandan beri düşmeyen bir tempoda yazmaya devam etmekteyim. Bir sayı telafuz etmek ne denli doğru olur bilmem ama, çeşitli dergi ve gazetelerde 50 bini aşkın duvar yazısı, şiir ve öykülerim yayımlandı. Halen, Homur Mizah Grubu Üyesiyim. Çeşitli, dergi ve gazetelerde halen yazılarım devam etmekte. Mizah bir aşk, bir tutku. Ben ölünceye değin devam edecek. Değerimin sağlığımda anlaşılmadığımı düşünüyorum. Ama, ben öldükten sonra ülkemizde mizah tarihinde kalıcı olarak yer alacağıma inanıyorum.

Günümüz Türkiye’sinde mizah ne derecede yapılabilir durumda?

Günümüz Türkiye’sinde mizah popüler bir idareyle entübe yani can çekişiyor. Bunun nedeni, mizah dergileri halktan koptu. Osmanlı’da saray-halk yabancılaşması gibi, mizahçılarla halk arasında belirgin bir kopukluk oluştu. Tanınan mizahçılar, mizah dergilerini boşlayıp, dizilere, filmlere senaryo yazmaya başladı. Eskiden mizah dergilerinde oluşan, usta-çırak ilişkisi kayboldu. Yeni mizahçılar pek yetişmiyor. Çünkü mizahın bir albenisi kalmadı. Çünkü mizah kazandırmıyor. Bir yere yazıyorsunuz ama size “ para veremeyiz” deniyor. Bunun bir nedeni de, basılı, gazete ve dergilerin tirajlarının oldukça azalması hatta kapanmasıdır. Tabii bir de, ülkemizde ifade özgürlüğü konusunda gözle görülür bir sıkıntı var. İnsanlar düşüncelerini söylemekten ve açıklamaktan korkuyor. Bir de, internetin yaşamımıza girmesiyle, sosyal medya mizaha son darbeyi vurdu. Artık, her bir sosyal medya hesabı bir gazete ve dergi gibi.

Ülkede gerçekten mizah yapıldığını düşünüyor musunuz?

Asla düşünmüyorum. Mizahçılarıın hak ettiği ilgiyi göremediği ve ifade özgürlüğünün yeterince olmadığı bir ülkede mizah layığıyla yapılabilir mi hiç ? Demokrasilerde hoşgörü yerine tahammül esastır. Çünkü güçlü güçsüzü hoşgörür. Ama insan eşit gördüğü insana saygı duyar ve tahammül eder. Geçenlerde, üç milletvekilinin istifasını eleştirmiştim. Çünkü, o vekillere oy vermiştim. Eleştirimde hiç bir hakaret unsuru olmadığı halde, demokrasi şehidimiz bir gazetecinin yeğeni kadın beni savcılığa vermekle tehdit etti. Oysa ben yorumumu eski bir milletvekilinin sayfasında yapmıştım ve kendisi sosyal medyada arkadaşım bile değildi. Ayrıca insanlar okumuyor. Fransa’da yüzde 25 olan kitap okuma oranı, ülkemizde yalnızca yüzde 0.1. Okumayan ve kendini geliştiremeyen kişiler, özellikle mizahçılar tükenmeye mahkumdur.

Kendinizi ifade ederken beni ben yapan duvar yazılarım (Aforizmalarım) demiştiniz. Bu alanda hangi gazete ve dergilerde yazılarınız yayınlandı?

Ben ,Türkiye’nin en üretken mizah yazarı sayılabilirim Bunu övünmek için söylemiyorum. Yalnızca bir durum tespitidir. Şimdiye değin, Korkusuz, Cumhuriyet, Akşam, BirGün, Yeniçağ , Meydan, Evrensel, Yeni Bakış, Yeni Asır, Akdeniz Haber, Sakarya Yeni Haber, Kıbrıs Radikal gibi gazetelerde, Gırgır, Fırt, Limon, Leman, Avni, Dıgıl, Sakarya Mizah gibi dergilerde yazdım. Can Ataklı, Deniz Som, Erkin Usman, Rıdvan Bülbül, Tayfur Göçmenoğlu, Yılmaz Özdil gibi değerli yazarlar köşelerinde benim esprilerime yer verdi. Ayrıca Milliyet Blog yazarıyım Kontra Edebiyat ve Harbici Mizah isimli kendime ait bloglarım var.

Neden mizaha eskisi kadar gazeteler yer vermiyor?

Sizi bu soruyu sorduğunuz için kutlarım. Çok güzel bir soru. Bakın eskiden gazetelerin tirajı milyonu geçiyordu. Şimdi bugün çıkan ulusal gazeteleri elinize alın. Aynı haberler, aynı manşetler. Haberlerin kime ait olduğu ve mahreçleri ( yani haber kaynakları ) bile belirsiz. Gazeteciliğin en temel kuralını herkes bilir. 5 N 1 K bile göz ardı ediliyor. Bir gazete, eleştirel bir mizah öğesini yayımlayıp şimşekleri çekmek istemiyor. Bir gazete, mizaha bütçe ayırmak istemiyor.

Mizahın eski güçlü günlerine döneceğine inanıyor musunuz, konu hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Şu anda bir umut yok maalesef. Hele hele pandemi koşulları umudumu daha da tüketiyor. Ancak her yaşanan kriz bence bir fırsatın başlangıcıdır. Dün ustam dediğim mizahçı büyüklerim bugün kendini tüketmiş konumda. Benimle başlayan pek çok arkadaşın esamisi okunmadığı halde, ben hala bu yaşımda dergi ve gazetelerde yazmaya devam ediyorum. Mutlaka bir çıkış noktası bulunacak. En azından inanmak istiyorum.

Mizahta yaratıcılığınızı nasıl geliştiriyorsunuz, espirilerinizi yaratırken nerelerden besleniyorsunuz?

Yaşamı gözlemiyorum öncelikle. Öncelikli sözlü halk edebiyatını bilmek gerek. Nasrettin Hoca’yı, Bekri Mustafa’yı , İncili Çavuş’u bilmeden bu ülkede mizah yapılmaz.Türkçe sözcükleri, deyimler, atasözlerini iyi bilmek gerekli. Gündemden kopmamak gerek. Ayrıca sürekli okuyup araştırmak gerek. Benimle aynı işi yapan mizahçı arkadaşları izliyorum. Bütün bunlardan kendi tarzımı oluşturuyorum.

Sizce mizahta, mesaj vermek mi ön planda olmalı yoksa güldürmek mi?

Bence, mizahçının işi güldürmektir. Zaten mizahçının gündemi takip etmek ve yaşamı gözlemlemek gibi bi görevi olduğu için gerisi gelir diye düşünüyorum. Çünkü mizahçı halkının sözcüsüdür. Bir mizahçının yazdıklarına bakıp, halkın nelere tepki verdiğini bulabiliriz.

Aforizmalar

Pandemi biter düğün sezonu başlar diye ödüm kopuyor. Her hafta çeyrek altın. Buna can mı dayanır yahu !

***

Hanıma doğum gününde sürpriz yapmayı düşünüyorum. Kesenin ağzını açtım. 5 kiloluk yağ ve bir koli yumurta !

***

Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık. Bugün sokağa çıkma kısıtlamasını ihlalden ceza kestiler. Kapiiiiş !

***

Bizimkisi bir aşı hikayesi

Karantinada seyredilen film gibi biraz !

Kaynak:https://www.ilksesgazetesi.com/kultur-sanat/turkiyede-mizah-entube-durumda-h104498.html

Hiç yorum yok: