Söyleşi: Mazlum Vazek
Canol Kocagöz, Çizginin Dili-50’inci Yıl Seçkisi,
Yazılama Yayınları
-Sayın Kocagöz, çizgiyle buluşmanızın
üzerinden 50 yıl geçmiş. Elimizdeki kitap yarım asrın bir panoraması var.
Kitapta ayrıca sanatınıza tanıklık eden dostların yazıları da yer alıyor.
Öncelikle ne hissediyorsunuz size dair böyle bir çalışma karşısında?
Sevgili Mazlum, benim çizgiyle haşır neşir
olmaya başlamam 50 yılın üzerindedir ama seçkiyi Karikatürcüler Derneğine giriş
yılım olan 1973 yılını kıstas aldık. Yukarıda ki kıstasları göz önüne alıp 50
yıllık seçkiye karar verip bu ekonomik şartlarda güzel bir albümümü hayata
geçiren Yazılama Yayınlarına ve emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederim.
Ayrıca karikatür ile toplumsal mücadeleyi birleştiren çizgi yolculuğuma
tanıklık ederek kaleme alan dostlarımın yazıları ile yayınlanan kitabım bana
ayrı bir güç ve onur verdi.
-Kitaptaki seçkide Türkiye’de işçi sınıfı
mücadelesi başta olmak üzere tüm toplumsal mücadelelerinin kesitlerini yazılar
ve çizgi üzerinden görebiliyoruz. Sizin bu çalışmalarınız bugüne kadar
toplumsal mücadelenin belleği sayılabilecek kurumlarda, vakıflarda korundu mu?
Durum nedir?
Bazı
kurumlarda, odalarda ve sendikalarda korundu. Hatta bazı çizgiler “Bir Kara
Komedya” isimli kitabım KESK Kültür Sanat Sendikası, “Çizgilerle Sınıflar
Tarihi” DİSK Birleşik Metal İş Sendikası, “Çizginin Dili” Yazılama Yayınların (Biliyorsunuz
Yazılama Yayınları işçi sınıfının partilerinden birinin yayınevi) dan
yayınlandı. Ayrıca her kesin bildiği gibi darbeler ve anti demokratik
uygulamalarla geçen yıllarda çizdiğim bazı çizgiler insanlar gibi faili meçhule
uğrayarak yok oldu.
-Sizin karikatür serüveninizde Homur
dergisinin özel bir yeri var. Özellikle çevre, tarihî alan koruma mücadelesiyle
ilgili dosyalarınızı hatırlıyorum. Geriye dönüp baktığınızda çevre
mücadelesiyle ilgili bu sanatsal birikim sizin için neyi ifade ediyor
Evvela Homur
hakkında şunu belirterek sorunuza cevap vermek isterim. Homur Mizah Dergisi
diğer mizah dergilerinden farklı olarak başlıca ilkesini işçi sınıfından ve
emekçilerden yana olmak olarak belirledi ve 25 yıldır da sürdürüyor. Çevre
mücadelesini de sınıf mücadelesinden ayrı düşünemeyeceğiz den Hamur’un ilkeleri
içinde sayabiliriz. Bir
kentsel dönüşümü, depremi, ormanlarımızın yok edilmesini, maden yasasını, tarım
da ata tohumu sorununu, tarımda kooperatifleşme çalışmalarını, nükleer
santrallara karşı gibi mücadelelerin sınıf mücadelesinden ayrı düşünemediğimiz
den dergimizin rotasında çevre mücadelesinin bizler için özel bir yeri
ver.
-Bu arada kitaptaki çizgilerde belirgin
bir şekilde antiemperyalist, darbe karşıtı, işçi sınıfı yoldaşı bir tutum
görüyoruz. Politik mücadeleyi sözle değil de çizgiyle vermek herhalde başka
türlü bir düşünüş ister. Pekiyi, bugüne kadar sizin çizgileriniz içinde bu
mücadeleye dair en çok öne çıkanları hangileri? Sanırım kitaba da aldınız…
Sevgili Mazlum
biliyorsun tüm yaşantım emperyalizmle mücadele içinde ve işçi sınıfı ile sanat
hareketinin örgütlenmesi ve birleştirilmesi çalışmaları içinde geçti. Yirmi
dört saatim sanat, siyaset, politik örgütlenme ve sorunları ile geçince
beslenme kaynağımda haliyle bu olacaktı. Başka bir şey düşünülmezdi. Ayrıca
çizgiye başladığım günden beri karikatürü işçi sınıfı hareketi ile
birleştirmekti. Düşündüğüm bazı şeyleri gerçekleştirdim. Ama daha bir çok
adımlar atılması gerekiyor. Bu da hem işçi hareketinde hem de sanat hareketinde
bazı anlayışların değişmesi gerekiyor. Ama her türlü engellemelere rağmen
ilerici anlayış büyüyerek daima ileriye gidiyor. İçinde bulunduğum işçi
sınıfının öncü hareketinin politik görüşü ve çalışmaları bana çok şey öğretti
ve çizgilerimin beslenme kaynağı oldu.
Yazılama Yayınlarından yeni çıkan “Çizginin Dili”
Kitabım 50 yıllık bir seçki. Çeşitli dönemlerde çizdiğim karikatürlerden
oluşuyor. Tabii ki öne çıkan en önemli çizgilerim var. Sayabileceğim öne
çıkanlar. Türkiye’de birçok çizer arkadaşımın ilgilenmediği işçi sınıfı partisi
ile partisinin örgütlenmesi çalışmalarına yardımcı olmak için ürettiğim
karikatürler. Çocuklarımızı ateşe atan, savaşları yaratan, ülkemizin başına
bela olan gladyo gibi cinayet şebekelerini kurarak birçok insanın
katledilmesine sebep olan NATO askeri paktı. İşverenlerin iştahını kabartan
kentsel dönüşüm ile ona bağlı olarak öncelikli olarak deprem, ülkemiz
insanlarını diken üstünde yaşatacak Nükleer santrallar, antiemperyalist
mücadele için çizdiğim çizgiler ve son olarak Ortadoğu’daki devamlı yok
edilmeye çalışılan, yerinden yurdun edilen Filistin halkı için çizdiğim
karikatürleri sayabiliriz. Ayrıca bazı dönemlerde yaptığım dergi kapakları ile
barış ve 1 Mayıs afişi ile yaşamımda öne çıkan çalışmalardan fotoğraflarda
“Çizginin Dili”n de yer aldı.
-Çizgileriniz içinde 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü ile ilgili olana da rastladım. Kadınlar çizgileriniz konusunda
neler söyledi? Bir de, kadın mücadelesini kadın sanatçıların anlatması
gerekliliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Çünkü pek az kadın çizer tanıyorum…
Kadınların erkeklerden daha ağır yükler taşıdığına inanıyorum ve kadın
hareketine desteğim elimden geldiğimce yapmaya çalışıyorum. Bu da çizgilerime
yansıyor. Kadınlardan bu konuda çizgilerime olumsuz bir görüş şu ana kadar
görmedim. Hatta destek gördüm. Homur Mizah Dergisinde az da olsa başarılı kadın
çizerlerimiz var. Işıklar içinde yatsın değerli çizerimiz Asuman
Küçükkantarcı (Korona salgınında kaybettiğimiz ), Aslı Alpar, Ayten Köse,
Nevin Elitez, Hülya Erşahin ile Homur’a
arada sırada çizen bazı kadın çizerlerimiz var. Ülkemizde küçümsenmeyecek
ölçüde başarılı kadın çizer
arkadaşlarımızı görüyoruz. Daha da artacağını ümit ediyorum.
-50 yılı bulan birikiminizle ülkemizde
karikatüre dair gelecekte ne görmek istersiniz? Şunu da soruma eklemek isterim:
50 yıldan bugüne sanatınızın geleceği konusunda umduğunuz yer neydi? Şu anki
durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Karikatür sanatını mizahtan ayrı düşünemeyiz.
Onun için karikatür ve mizah her gün başka biçim ile kılıklara bürünüyor,
bürünecek. Hem öz bakımından hem de artistik olarak şeklinin de biçiminin de
değişeceğine inanıyorum. Daha önce ki yıllarda Karikatürcüler Derneği genel
kurulunda arkadaşlarıma ileride çizginin nasıl olacağı üzerine hayallerimi
anlatırken o yılların teknik imkanları bugünlerde çizerlerin kullandıkları
malzemeler yoktu yeni araçlar geldikçe çizgide de yeni yeni teknikler ortaya
çıktı. Bilim ve teknoloji de ki gelişmeler mizah anlayışımızı ve çizginin
tadını da çeşitlendirdi. Ona bağlı olarak mizahın dili de farklılaştı.
Karikatürlerin hologramlarla (bu ismi ve tekniği şimdi biliyoruz) yanımızda
oynayabileceğini söylediğim zaman çoğu arkadaşlar garipsediler bazı çizer
dostlarımda bana gülmüşlerdi. Ama şimdi hologramla bir çok müzik grubu konser
veriyor hatta 2015 yılında İspanya’da kamusal alanda ilk defa gösteri yasaklarını Hologramlı 1
Mayıs gösterisi ile deldiler ( TRT akademi Cilt 01 sayı 2 Temmuz 2016 Fırat Osmanoğlu Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi -Ankara makalesi ). Sanat
insanları genel olarak dünyada özel olarak ülkemizde sanat ile sanat insanlılarına
yapılan baskıları bilim, teknoloji ve sanatla çözeceğine inanıyorum. Soruna
daha çok şey ekleyebilir aktarabilirim ama konuyu uzatmadan sorunun başka
bölümü olan olan kısmına geçmek istiyorum.
50 yıllık çizgiyle dansıma gelirsek geldiğim yeri belki benim dışımda da
değerlendirmek gerekiyor. Ülkemizin geçirdiği anti demokratik uygulamalar ile
sansürleri göz önüne almamız daha doğru olacaktır. Askeri ve sivil darbelerle
halkımızın üzerine gelen kara bulutlar ile anti demokratik uygulamaları hala
yaşıyoruz. Bu durum halkımızın toplumsal ilerlemesini ve demokrasisini baskı
altına aldı. Çizer arkadaşlarım ve sanat insanları ile beni de fazlasıyla
etkiledi. Çizdiğimiz alanlar daraldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder