18 Eylül 2020 Cuma

“Sanat sokakta” diyen ‘Homur’ 21 yaşında her yerde


Canol Kocagöz'le Ege Telgrafta yayınlanan söyleşi.

Mazlum VESEK

 

1999 yılında yolculuğa başlayan Homur Mizah Dergisi, Türkiye’den ve dünyadan 387 yazar-çizeri bir araya getirdi. Çevre sorunları dahil her konu da sesini yükseltti Canol Kocagöz, 1999’da Homur’un ilk sayısı yayımlandığından bu yana derginin ekibinde yer alıyor. Çizer olduğu kadar mizah basınının önemli bir emekçisi. Homur Dergisi 20 yılı devirip 21’inci yılında yola devam ederken Kocagöz’le neler yaptıklarını konuştuk. Kocagöz, 12 Eylül Darbesi’nin 40’ıncı yılında mizahı, Homur’un 21’inci yılında mizahın durumunu anlattı.

 

12 Eylül Darbesi’nin 40’ıncı yılındayız. Darbenin sıcağı sıcağına yaşandığı günlerden bu yana ülkemiz mizahının darbe karşısındaki sınavını kısaca değerlendirir misiniz?

Değerli dostum sorunuzu iki kısımda değerlendirmem daha doğru olacak gibi geliyor. Birinci bölümde açık askeri diktatörlük dönemi. Bu dönemde mizahçılar faşizme karşı ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Yayın organları ile demokratik kitle örgütleri kapalı bile olsa askeri rejime karşı amansız bir mücadeleye giriştiler. Dergiler kapatılsa da, çizgiler üzerinde soruşturmalar sürse de, yazarlar ve çizerler mesleklerinin hakkını verdiler birbirleri ile dayanışmayı yükselttiler. Demokratik kitle örgütlerin ve siyasi partilerin açılarak faaliyete başladıkları döneme rast gelen emperyalist ülkeler ABD Başkanı Regan ile İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın 1981’de sermayenin kültür politikaları üzerine aldıkları neo-liberal kararların hayata geçirildiği günümüze kadar geçen süreyi göze alırsak iyi bir sınav verdiği söylenemez. Bahsettiğim bu dönemde diğer sanat alanlarında olduğu gibi sermayenin her türlü saldırısına karşı mizahçılarda özel birkaç olay dışında sınıfta kaldı diyebiliriz. Ama yine de umutluyuz bir avuç mizah yazar ve çizer sermayeye karşı sınıf mücadelesini yürütüyor.

-Ülkemizde mizah yayıncılığının tarihinin hakkıyla yazıldığını düşünüyor musunuz?

Mizah yayıncılığının tarihinin hakkıyla değil yazıldığı hiç olmadığını söyleyebilirim. Bazı yayınlardan ne kadar yararlansam da bu eksikliği burada belirtmem de yarar var. Bu konu da daha derli toplu bir çalışma yapılması gerekiyor. Mizah tarihçiliği hakkında ki sorunuz mizah dünyasını kalbinden vuran bir soru. Dile getirdiğiniz sorun benim yıllardır kafa yorduğum, birçok alanda dile getirdiğim ama bir türlü beceremediğim bir iş. Mizah ve karikatür tarihi zor bir iş. Bu iş için Cumhuriyet’in kuruluşunun 75. yılında T.C Kültür Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanlığı’na bir proje verdik. Karikatürcüler Derneği’nin kongrelerinde dile getirdik ama bu konuda ne devlet aygıtının ne de arkadaşlarımızın hazır olmadığını gördüm. Ama ilerideki günlerde bu projeleri mutlaka genç mizahçıların hayata geçireceğine inanıyorum. Mizah ve karikatür tarihinin sanat örgütlerinin, Kültür Bakanlığı’nın, üniversitelerin ilgili bölümlerinin katılımıyla mutlaka geniş bir yelpazede yapılmasının doğru olacağına inanıyorum. Yoksa çok dar ve eksik bir mizah tarihi olur. Bu da yeni yanlışları beraberinde getirir.

–Homur Dergisi’ni mizah yayın tarihimiz içinde nasıl konumlandırıyorsunuz?

Sorunuza müsaade ederseniz Homur Mizah Dergisini tanıtarak başlayacağım. İlk sayısı 18 Aralık 1999 tarihinde yayınlanan, içeriği, bilim-sanat dolu yapısı, fıstıki yeşil rengi, boyutu, biçimi, özel çıkış zamanları gibi ama her şeyden önce tavrı ile diğer mizah dergilerinden ayrılan dergimiz Homur yayın hayatının 21. yılında. İlk sayımızda ve ilk dönemlerimizde Evrensel gazetesiyle beraber okuyucuya ulaştık. Bunu belirtmeliyim. Dergimiz, bugünlere hayatta olmayan mizah ustalarımız; Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mustafa Uykusuz’un Markopaşa Mizah Dergisi’nin tavrı olan “halk için, halkla beraber” anlayışı ile ulaştı. Ama Homur’u diğer mizah dergilerinden kökten ayıran başlıca farkı “İşçi ve emekçi halkımızdan yana mizahi tavrı” dır. Homur ne günlük gazeteler kadar büyük, ne mizah dergileri kadar küçük, kırık bir boyda. Hakim olan rengi ise fıstık-i yeşil. Gerek rengi, gerek boyutu ve tabii ki esas olarak içeriğiyle, bugüne kadar yayınlanmış ve yayınlanmakta olan mizah dergilerine benzemiyor. Homur, felsefesinden aldığı güçle kapitalizmin karmaşık, akıl almaz saldırı teorilerine karşı işçi ve emekçilerin mücadelesine hiciv ve mizahı katarak destek ve yardımcı olmaya çalışan bir dergi. Vahşileşen kapitalizmin kirli oyunlarını mizahla teşhir ederken çalışmalarını da mizahın diliyle yaptı. Her zaman bilim ve sanat dünyasıyla beraber olayların üstüne üstüne yürüdü. Muhalefetin yalnız Türkiye`de değil, tüm dünyada kabuk değiştirdiği, işçi ve emekçilerin örgütlenmesinin zaafa uğradığı dönemde, Homur`un işçi ve emekçi kitlelerden gelen taleple her geçen gün daha iyiye, daha güzele yönelerek kitlelerin sevgisini kazanması, her sayısında diğer sayısından daha iyi olmaya çalışması, hem Homur`un başarısının, hem de dibe vuran emekçilerin mücadelelerinin yükselişe geçtiğinin göstergesidir diyebilirim. Bu da bize güç ve onur veriyor. Homur’u oluşturanların kurdukları Homur Mizah ve Karikatür Grubu, 21.yılında 87 sayı Homur dergisinin yanı sıra daha küçük boyutta olan “Kriz” dergisini çıkardı. Halen Homur dergisinin yanı sıra DİSK Birleşik Metal İşçi Sendikası için “HomurCUK” dergisi ile metal işçilerinin çocukları için “Kırmızı METAL KARINCA” adlı çocuk dergisini yayınlamaya devam ediyor. Homur dergilerini, işçi ve emekçiler başta olmak üzere Türkiye’den ve dünyadan 387 yazar-çizer, birbirinden güzel eserleriyle yarattı. Dergiler 29 demokratik kitle örgütü, dernek, meslek odası, sendika ve platformlarla beraber oluşturuldu, bedelsiz olarak kitlelere ulaştırıldı. Üç sayısı 2. baskı yapan, her sayısının 10 bin ila 50 bin arasında tirajı olan Homur, mahallelerde, köylerde ve şehirlerde dağıtıldı. Homur dergileri, bugün demokratik kitle örgütleri, platformlar, meslek odaları, sendikalar ile yaşıyor. Homur’ un 17 Ağustos depreminden sonra geliri depremzedelere verilmek üzere İstanbul Tabip Odası ile hazırlayıp hayata geçirdiği kartpostal kitap mizah tarihimize örnek bir dayanışma olarak geçti.

-Homur’un sendikalarla olan ortak çalışmalarını biliyoruz. İşçi kitleleriyle bağ kurmanın sizin için bir öncelik olduğu anlaşıyor. Bu çevredeki okurlarınızda nasıl bir karşılık buluyorsunuz? Çizdiklerinize, yazdıklarınıza geri dönüşler nasıl?

Türkiye mizah dünyasında ayrı bir çizgide yerimiz olduğunu görüyoruz. Yayın hayatımıza devam ettiğimiz 21. yılda her şeye rağmen yaşıyoruz ve mücadele ediyoruz. Türkiye gibi her şeyin dibe vurduğu bir dünyada ilkeli, işçi-emekçilerden yana taraf olduğunu haykırarak yayın yapan bir yayın organının olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Mizah dünyasında ayrı bir yeri olan Homur’a DİSK Birleşik Metal İş başta olmak üzere sendikalar, TMMOB bağlı odalar, Tabip Odası, platformlar ve tabi ki yazar-çizer emekçilerimiz sahip çıktılar ve Homur’u bugünlere getirdiler. Okurlarımızla ilişkilerimiz ise onların dergimize sahip çıkarak bugünlere gelmesinde büyük katkı sağladıklarına inanıyoruz. Sendikaların tabanının veya odaların üyelerinin dergiye sahip çıkmaları, yazar ve çizerlerimizin işçi ile emekçilerin mücadeleleri ile kendi yaşamlarını sınıf mücadeleleri ile birleştirmeleri sonucunda yayınlarımıza devam ediyoruz. Ayrıca az da olsa genç çizerlerle kucaklaşıyoruz. Dayanışmayı yükseltiyoruz. “Sanat sokakta” ilkesini benimseyip sergilerimizi ve panellerimizi sokağa taşıyoruz.

Homur, çevre konusunda da epey duyarlı bir dergi. Özellikle İzmir özelindeki çevre ve tarihi alanların tahribatı konusunda mizahçılar olarak yaptıklarınızı anlatır mısınız?

Homur mizah dergimizde önemli İzmirli yazar ve çizerler var. Bu durum dolaylı da olsa yayınlarımıza yansıyor. Ama genel sorunlarla beraber İzmir’in sorunlarını düşündüğümüz için yaptığımız özel olarak İzmir damgalı işler olmuyor. Ama ilk sağlık merkezlerinden olan İzmir’in Bergama ilçesindeki Alliona Antik Kenti’nin sular altında kalmaması için Türk Tabipler Birliği ile beraber ortak bir Homur dergisi çıkardık ve Türkiye’de bu konu da yapılan etkinliklerde dağıttık. Ayrıca Suyun Ticarileşmesine Hayır Platformu ile İzmir’in Dikili ilçesinde ve diğer bazı yerlerde “Su Yaşamdır, Satılamaz” sergisi açtık. İzmir’in Selçuk ilçesinde birinci körfez savaşı sırasında savaşa karşı “ U.S.A.N.dık “ karikatür sergisini açtık. İzmir /Konak Neşe Karikatür Müzesinde Homur çizgileri sergisi açtık. Ayrıca İzmir / Karaburun Belediye’sinin her yıl ayrı bir mizah dergisine verilmesi düşünülen “Yılın Mizah Dergisi Ödülü”nün ilki 2010 yılında Homur’a verildi. DİSK Birleşik Metal İş Sendikası İzmir Şubesinde “Küreselleşme=Köleselleşme” açıldı. İzmir merkezli Saat Kulesi Karikatür Grubu ve Devrimci 78’liler Derneği ile beraber 12 Eylül 1980 darbesinin 30. yılında “Besleyenler ve Beslenenler” karikatür sergisi ve kitabı çalışmalarına katıldık. -Derginizin Türkiye dışında da, örneğin Filistin halkıyla bir dayanışması olduğunu görüyoruz. Bu dayanışmadan söz eder misiniz? . İsrail gizli servisi Mossad’ın Londra’da öldürdüğü Filistinli çizer Naci El Ali adına dünyaya Filistin sorununu hatırlatmak ve meslektaşımız çizer arkadaşımızın anısını yaşatmak için Filistin Kurtuluş Örgütü’nün efsane ismi Leyla Halid’in de jürisine bizzat gelerek eşlik ettiği bir yarışma ve sergisi düzenleyerek Filistin halkının haklı davası ile dayanışmamızı yükselttik. Homur yayın hayatı boyunca topluma yön veren ustalarımız ; Nasreddin Hoca , Aziz Nesin, Ruhi Su, Adnan Yücel, Naci El Ali için sergiler açmış, ulusal ve uluslararası yarışmalar düzenlemiş, yayınlar çıkarmıştır. Homur mizah çalışmalarını hayatın her alanına yaymak istemiş sergi, dergi çalışmalarının yanında 2012 yılında Bulgar yazar Stanislav Stratiev’nin İBB Şehir Tiyatrolarında Arif Akkaya’nın sahneye koyduğu yakın tarihimize göndermeler yapan “Otobüs” adlı tiyatro oyununda sahneye yansıtılan ve canlandırılan karikatürler Homur Grubu tarafından hazırlandı. Türkiye’de bu çalışma karikatürün bir tiyatro oyununda canlandırılarak yoğun biçimde kullanıldığı ilk örnekti.

-Korona salgınının kültürel etkinlik ve buluşmaları büyük ölçüde etkilediği bir dönemden geçiyoruz. Homur, bu döneme ilişkin özel çalışmalar yaptı mı? Neler yapacaksınız?

Bu konuda daha çok konuşmak isterdim. Ama kültürel ve sanatsal etkinlikler ile üretimlerin durma noktasına geldiği noktada işimiz zor.Diğer sanat alanlarında olduğu gibi hem gazetelerin hem de mizahçıların pandemiden dolayı üretimlerini daralttığı dönem olarak tarihe geçecek. Homur olarak 1.Nisan Dünya Şaka Gününde TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesinde sergimiz vardı, iptal etmek zorunda kaldık. Bu sergi hazır vaziyette bekliyor; ama şu anda açmayı düşünmüyoruz. HomurCUK 31.sayımızı korona salgınına ayırdık. Ama salgın geçinceye kadar dergimizde bu koyuyu çeşitli şekillerde işlemeye çalışacağız. Önümüzdeki günlerde belki korona sergilerimiz için bazı alanlar bulabiliriz.

 

 

Hiç yorum yok: