2 Ağustos 2009 Pazar

HOMUR, CUMHURİYET'DE


Cumhuriyet Hafta Sonu ekinin 1.8.2009 sayısında HOMUR tanıtıldı... Gamze Erbil. yayın kurulumuzdan Canol Kocagöz ve Atay Sözer'le görüştü.

İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN HOMUR'U

GAMZE ERBİL

Homur, her sayısı başka bir örgütün gündemine paralel olarak yayımlanan “emekçiden yana” bir mizah dergisi. Yeşil beyaz renkleriyle alışıldık sarı ve türevi mizah dergilerinden farklı olduğunu gösteriyor. Bugüne dek 71 sayısı yayımlanmış olan derginin içeriği, ilkeleri, çalışma tarzı ve ne yapmak istediğini Yayın Kurulu üyeleri Canol Kocagöz ve Atay Sözer ile konuştuk.


- Nedir Homur’un farkı?


C. Kocagöz: Homur’u diğer mizah dergilerinden ayıran temel özelliği “halk için siyasi mizah gazetesi” anlayışını çıkış ilkesi kabul etmesidir. Markopaşa mizah gazetesinin felsefesinden güç alan Homur, kapitalizmin saldırılarına karşı hiciv ve mizahın her biçimiyle emekçilerin mücadelesinin yanında yer alıyor.


A. Sözer: Markopaşa 1946’da CHP’nin tek parti döneminde çıkıyor. İktidarın eleştirisini yapan bir mizah dergisiydi. Ama mizah dergiciliğinin en kitlesel yayını diyebiliriz. 16 milyon nüfuslu Türkiye’de 60 bin satışa ulaşan bir dergi. Biz Türkiye’de mizahın bu kulvarından yol almayı tercih ettik.


- Peki Homur nasıl başladı?


C. Kocagöz: Homur 1999-2000 arasında mizah dergileri boyutunda ve Evrensel gazetesinin haftalık eki olarak çıktı. Gazete kapatılınca bugünkü boyutla çeşitli demokratik kitle örgütleriyle ortak çalışmalar biçiminde çıkarttık.


A.Sözer: Biz 20 kişiye ulaşan ama çekirdekte 5-6 kişinin bulunduğu bir çizerler topluluğu, düzenli toplantılar yapıyorduk. Farklı dönemlerde farklı organizasyonları gündeme getiriyorduk.
Sergiler, kartpostal çalışmaları, broşür denemeleri... Deprem olduğunda Tabipler Odası’yla bir çalışma yapmıştık, sağlık emekçileri için. “Küreselleşme, köleselleşme” diye bir sergimiz vardı, ülke içinde ve dışında defalarca sergilendi. Sonra 1999’da Türkiye’de basındaki bunalımları, mizah dergileri içindeki açmazları görünce bu işe koyulduk. Zaten bizim tarzımızda bir mizah da yoktu, Gırgır tarzı vardı, onu benimsemiyorduk. Diğer çizen arkadaşlar da çizdikleri yerlerde mutlu değillerdi. Bir de Kosova savaşı vardı, onu eleştirmemiz gerek diye düşünüyorduk. Böylece yola koyulduk.


- İsim nasıl netleşti?


A. Sözer: Kosova savaşını değerlendirirken NATO’nun buradaki rolü nedeniyle NOTA ismi üzerinde duruyorduk. NATO’ya NOTA verdik, gibi bir şey düşünüyorduk, sonra da Küreselleşmeye NOTA verdik, diye devam edecektik. Kafamızda böyle bir konsept dergisi vardı. Ancak Evrensel ile anlaşınca bunu değiştirme ihtiyacı ortaya çıktı. Grupta yaptığımız konuşmalar sonucu Homur’da karar kıldık. Bunun iki yönü var, hem İngilizce’deki “humor” kelimesine gönderme yapıyor, hem de homurdanmaktan gelen bir anlamı var.


- 44. sayıdan sonra, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, odalar, dernekler gibi kuruluşlarla birlikte Homur’u hazırlamaya başladınız. Bu nasıl oldu?


C. Kocagöz: Örgütlü toplulukların gücünden faydalanmak, onlara da mizahın olanaklarını sunmak. Bundan sonra belli bir sahibi yoktu, hep farklı bir kuruluşla çıktık. İşte en son 72. sayıyı hazırlıyoruz. Sloganımız “parayla satılmaz”, bu kuruluşların kendi üyeleri ve çevreleri üzerinden dağıtım yapılıyor.


- Bu durum ulaştığınız kesimlerin sınırlanmasına neden olmuyor mu?


C. Kocagöz: Aksine, Homur bu yolla çok geniş kitlelere ulaştı. Bunlara en eskilerden birkaç örnek vereyim: DİSK Dev Maden Sen için Bolu Mengen’de direniş yapan 60 işçi için bir sayı yaptık. Bolu köylerinde, bakkallarda ve işçilerin yerleşim yerlerinde Homur dağıtıldı. DİSK Genel Merkezi için savaş karşıtı bir sayı yaptık. Bu bütün eylem ve faaliyetlerde dağıtıldı. Aziz Nesin’in doğum yıldönümünde Nesin Vakfı için bir sayı hazırladık, o da kendi mecrasında dağıtıldı. KESK’e bağlı Eğitim Sen için çıkarttığımız sayı Edirne’den Kars’a tüm okullara gönderildi. 15-16 Haziran yıldönümünde çıkan sayı, barış sayısı, 1 Mayıs sayısı, Genel Sağlık Sigortası‘na karşı sayı ve suyun özelleşmesine karşı çıkan sayımız bunlar hep bizi daha geniş çevrelerle buluşturdu.


- Konuları nasıl belirliyorsunuz ya da hangi kuruluşla birlikte çıkacağınızı?


A. Sözer: Kuruluşlar bize öneri getiriyor. Konuyu benimsersek onlar bize brifing veriyor. En son Türkiye’de yapılan toplantı nedeniyle EMO ile birlikte çıkarttığımız su sayısı örneğin. Biz konunun detaylarını bilmiyorduk, ama onu öğrendikten sonra onu mizahlaştırıyoruz.


C. Kocagöz: Mümkün olduğunca az yanlış yapmaya çalışıyoruz. Profesörler, öğretim üyeleri, yazar ve çizerlerimizin böyle bir birikimi var. Homur bu haliyle emekçilerin olduğu kadar entellektüellerin de yayını. Gündemdeki bazı meselelere damardan girmek istiyoruz. Mücadele daha keskinleşiyor çünkü. Markopaşa savaş zenginlerine sataşan, o dönemin söylenemeyen şeylerini söyleyen bir dergiydi. Biz işçilerin ve emekçilerin sözünü doğrudan söylüyoruz.


- Peki biz Homur almak istesek nereye başvuracağız?


C. Kocagöz: Bize başvuracaksınız. Bize mail yolladığınızda sizi listemize alıyoruz ve yolluyoruz. Örgütler bulundukları illerdeki temsilciliklerine dağıtıyorlar. Oradan daha geniş bir alana yayılıyor. 15 bin dergiyi bu şekilde tüketiyoruz.


A. Sözer: ‘Siz homuru bulamazsınız, homur sizi bulur’ diye bir espri var.
Bu arada e-posta adresimizi

Hiç yorum yok: